Evrendeki her şeyi açıklayan kısa, zarif bir denklem arayan kozmolog ile ortaçağ şiirlerine meraklı İspanyolca ile ilgilenen güzel sanatlar öğrencisi. Büyük bir hastalıkla yüz yüze kalan fizikçi, ömür biçilen bir yaşam, büyüyen bir aşk akabinde erimeye başlayan bir beden.
Bir insanı gerçekten seviyorsanız neler yapabileceğiniz aklın sınırlarını zorlamaya bu filmde de devam ediyor. Gençliğin ve güzelliğin zirvesinde olduğu dönemlerde hasta eşine bakan ve üç çocuk dünyaya getiren güçlü bir kadın görüyoruz büyük tabloda. Bilim ve sanatın buluştuğu “Her Şeyin Teorisi” ya da orijinal adıyla “The Theory Of Everything” ünlü fizikçi Stephen Hawking üzerine bir dram biyografi filmi olmakla birlikte ilk eşinin yazdığı kitaptan uyarlama olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Akademi dram seviyor, bizler ise ağlamayı. Her Şeyin Teorisi ise kesinlikle ağlatıyor.
Motor nöron hastalığı olarak tabir edilen ALS motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bir hastalıktır ve Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkum eder. Hastalığına rağmen üretkenliğinden bir şey kaybetmemiş olan Hawking’in kişisel yaşantısının da oldukça renkli olduğunu bu filmde görebiliyoruz. Hawking; “İnsanlara, ruhları engelli olmadıkça fiziksel engellerin onları durduramayacağını göstermek istiyorum”diyerek ALS ile geçen elli renkli yılı bizlere sunuyor. Filmde de bu duruma, Hawking’in bu tavrıyla sık sık karşılaşıyoruz.
Ülkemizde 27 Şubat 2015 tarihinde görücüye çıkacak olan filmi Oscar Ödüllü James March yönetiyor. Les Miserables’dan tanıdığımız Eddie Redmayne ise Stephen Hawking’ e hayat verirken , güzelliği ile bizleri büyüleyen Felicity Jones’un Jane Hawking’i canlandırdığını gördüğümüz “Her Şeyin Teorisi” göğüsünü gere gere ödüllerini sıralamaya devam derken akıllara “aday olduğu Oscar heykelciklerini alabilecek mi?” sorusu geliyor.
Yankı Doğa Çınardal
Film Kaplumbağası 